Bugün sizlere
bir kadının daha ne kadar aşağılayıcı bir yaşam sürebileceğini düşündürten bir
hikayeyi paylaşmak istedim.
Onu önce ten
renginden dolayı sonra da kalçasının devasa büyüklüğünden dolayı berbat bir
hayata iten bu hikayede, okurken kanınızı donduracak sahneler ile karşılaşacaksınız.
Sadece
kalçasının büyüklüğünden dolayı yediği tacizlerin haddi hesabı olmayan bu
hikayemizin kahramanı Sara Baartman.
Kendisi Güney
Afrika’nın küçük bir kentinde dünyaya geldi. Ailesinin kökeni ise Khoisan Halkının, Koikoi kabilesine
bağlıydı. Hollandalı Milistlerin Güney
Afrika’ya düzenledikleri baskının sonrasında ailesini kaybeden küçük Sara
yetim kaldı. Sara’nın kötülüklerle dolu hayatının berbat hikayesi ilk o gün
başladı.
Ailesini kaybeden Sara’yı Hollanda’lı
çiftçiler köle olarak aldılar. Sara ten renginden dolayı tüm batılıların
dikkatlerini üzerine çekiyordu çünkü onlara hiç benzemiyordu. Bundan daha da
önemli devasa büyüklükte bir kalçaya ve normal insanlardan çok daha farklı
büyüklükte bir cinsel organa sahipti.
Tabii ki bu
durumu anında fark eden sömürgeci beyazlar ise, Sara’yı parasal anlamda bir mal
gibi görmeye başladılar. Bu durumu Sara’ya İngiltere’de çok zengin
olabileceğini söyleyerek, onu götürmeye ikna ettiler. Sara henüz 19 yaşında
olduğu için kendisini bekleyen zorlukları göz önünde bulundurabilecek bir kafa
yapısına sahip değildi.
Sara’yı Londra’da
sirklerde para karşılığı sergilemeye başlayan sömürgeci beyazlar, vücudunu
tehşir edecek kıyafetler giydirerek, zorla dans ettirmeye başlatırlar. Sara ise
bir köle olduğu için bunların hiç birine ses çıkaramadığı gibi kendisini izlemeye
gelen sapık zihniyetli adamların ona hakaret etmelerine ve onu taciz etmelerine
de ses çıkaramamaktadır.
Sara kendi
kabilesinden İngiltere’ye götürülen tek kadın değildi fakat devasa kalçası
yüzünden bir anda popüler bir hal aldı. Sonrasında tüm Londra sokaklarında
afişleri sergilenmeye başlamış ve çeşitli zenginlere özel gösteri davetleri
bile çoktan gelmeye başlamıştı.
Sara kızımız
yaptığı gösteriler esnasında yanında yer alan yüzsüz sahibinin verdiği
komutlara uymak zorundaydı ve adam ona otur, kalk, gibi komutlar veriyordu,
tıpkı bir hayvanmış gibi. Ünü git gide yayılan Sara kızımızın gösterilerinin
boyutu iyice akıl almaz bir hal almıştı.
Bir süre sonra
kölelik sistemine karşı çıkan kesimler bu duruma bir son vermek için ayaklandı.
Bu ayaklanmalar sonrasında Sara’nın yaptığı gösterilere yasak getirildi.
Mahkeme karşısına çıkan Sara için aslında harika bir şans doğmuştu. Özgürlüğünü
ele alabilirdi ancak mahkeme karşısında da sahibinin baskısı altında olmalı ki,
herhangi bir cinsel istismara maruz kalmadığını söyledi.
İngiltere
macerası burada son bulan kızımız, mahkeme sonrasında sahibi tarafından bir
Fransız’a satıldı. Tabi içinde bulunduğu durum değişmeden kendisini Fransa’ya
götüren yeni sahibinin mesleği ise Hayvan
Eğiticiliğiydi.
Yeni sahibi ise
eski sahibinden daha da ağır şartlar altında çalıştırdığı Sara’yı hayvanlar ile
gösterilere çıkarıyordu.
Sonrasında ise
bilim adamlarının Sara’ya karşı artan saçma merakı onu inceleme isteklerine
kadar vardı. Tabi ki Sara köle olduğu için buna da ses çıkarmadan kabul edince,
yapılan incelemeler sırasında çıplak şekilde fotoğraflanmasına kadar devam
ederken, Sara’nın maymunlar ve insanlar arasında bir geçiş olabileceğini idda
etmelerine kadar boyutu aşmıştır.
Bu yaşadıkları
sonrasında büyük yıpranmışlıkların sahibi olan Sara kendini alkole verir.
Parasal durumu kötüye gitmeye başladığında ise uzun bir dönem hayat kadını
olarak geçimini sağladı.
Bunca
yaşanmışlığı kaldıramayan Sara 29 Aralık 1915 tarihinde, ateşli bir hastalık
nedeniyle 25 yaşında kendi hayatını doğru düzgün yaşayamadan öldü.
Öldükten sonra
otopsisi yapılan kadının bedeni orada da rahat bırakılmadı. Kalçasını, cinsel
organını ve beynini Paris’te bulunan İnsanlık
Müzesi’ne koydular. Bununla da yetinmeyen bu rezil insanlar Sara’nın
vücudunun kalıbını çıkartarak halka sergilediler. Vücudunun kalıbı 1974 yılından sonra depoya
kaldırıldı.
Newson Mandela 1994 senesinde Sara’ya
ait tüm kalıntıları istedi ve 2002 yılında doğduğu yerde kendi halkının
gelenekleri ile toprağa verildi. Yani ölümünün üzerinden 200 yıl sonra Sara
mezarına kavuşabildi.
Okuduğunuz bu hikayenin sonrasında yorumlarınızı benimle
paylaşırsanız sevinirim.
Yorumlar
Yorum Gönder